4 Kasım 2010 Perşembe

Sıradan Sıralama

Anne ve babamla birlikte bir pazar sabahı yürüyerek gittiğim anadolu liseleri ve kolejlere giriş sınavının hayat denilen "yarışta" kimin öne geçeceğinin, kimin olduğu yerde çakılacağının, kimin ise Allah korusun geride kalacağının belirleneceği sırat köprüsü olduğu fikri muhtemelen 67 kişilik sınıfı idare etmeye çalışan, sınıfta zıvanadan çıkıldığı zaman hırsını ailesinin şikayet edemeyeceğini bildiği kapıcı çocuklarından alan, kanser hastası olduğunu asla çaktırmayan, hiç evlenmemiş ve annesiyle yaşayan, çok sevgili rahmetli hocam Jale Hanım tarafından daha 11 yaşımı doldurmadan minik zihnime kazınmıştı. Öyle ki annemlerin karşısına çıkıp ben Robert Koleje gidicem diye diklenmiş ve diğer "şanslı" arkadaşlarım gibi özel kursa ve özel derse gitme şerefine nail olmuştum. Hem öyle hırslıydım ki her Allahın günü aynanın karşısına geçer 4. ve 5. sınıf derslerinden beğendiğim kısımları anlatırdım, aynı radyodaki ders saatleri gibi. Sanırım bu hırsım ve inekliğim yüzünden, bir de 3. sınıfa kadar normal ebatlarda seyrederken herhalde stresten olucak birden şişmanlayan bedenimin bende yarattığı kompleksleri çaktırmamdan ötürü asık suratlı, sınıf başkanı ama çok da fazla arkadaşı olmayan bir kızdım. Fakat bildiğim bir gerçek vardı, hepimiz eşit değiliz ve er geç bu sınıftan mezun olurken ve daha sonra hep "sıralanacağız". Bu yüzden ilkokulu hep işaret parmağım havada geçirdim, ve Jale Hanım hep benimle iftihar etti ama asla sınıfta en sevdiği öğrenci olan Mert'ten daha çok sevmedi. Düşünüyorum da ben de olsam rahatlığı daima yüzündeki gülücüklerden belli, zeki ama benim kadar ineklemeyen, sevimli arkadaşımı ben de olsam daha çok severdim.

Sınavdan alnımın akıyla bir derece alıp ve nihayet Mert'i geçip ama yine de aynı okulu kazanıp Robert Koleje girdim. Tek üzüntüm en yakın arkadaşım Melay'dan ayrı düşmekti. Daha kayıt gününden bambaşka bir alem olduğunu çaktığım yeni okulumda derhal kendimi uzaylı gibi hissettim. Bir defa hocalar yabancıydı ve Türkçe bilmiyorlardı ya da bilmiyormuş gibi yapıyorlardı. İşin daha kötüsü yeni okul arkadaşlarımdan bazıları onlarla İngilizce konuşabiliyorlardı! Dehşete düştüm çünkü sıralamada geride kaldığımı anlamıştım. İlk işim zamanında kendilerine iş yerlerinden yapılan Kanada'ya transfer fırsatını geri tepen annem ve babama sitem etmek oldu. Onlar da nasıl olsa kendimi bu okulda da göstereceğimden emin olduklarından beni yatıştırıcı birkaç cümleyle geçiştirdiler. Çoktan seçmeli sınavlara olan yeteneğim, hırsım, çalışmam ve aklım beni Robert Koleje getirmişti ama bundan sonrası için elimde bir yol haritası yoktu, üstelik asık suratımla 5 yıl boyunca baydığım arkadaşlarımı ne kadar da çok özlemiştim. O gece salya sümük yatağımda gizli gizli ağladım ve derhal yeni bir yol haritası eskizlerine başladım.

4-5 ay evvel ilkokul arkadaşlarımla buluştuğumuz bir yemekte aslında birlikte başladığımız bu yolda ne kadar farklı hayatlar yaşayageldiğimizi sevinerek içime sindirirken aklıma gelenler bunlar oldu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder