7 Şubat 2011 Pazartesi

Üzüm üzüme baka baka

Kızım ilk yaşını tamamladıktan sonra aklımca onun hoşuna gider diye her hafta bir arkadaşımın çocuğu ile bir araya getirmeyi planladım. İlk adımı da sağolsun ziyaretimize gelen çok yakın bir arkadaşım ve onun 2 yaşındaki oğlu ile attık. Kızım oğlanı görünce bir surat astı ki aman yarabbim, yetmedi oğlan oyuncakları ile oynuyor diye zırladı, hatta eşim oğlanla ilgilendi diye resmen ağladı! Ben hayretler içinde kızımı izlerken anladım ki insan gerçekten doğuştan sahiplenme hissiyle doğuyor, öyleyse eşlerini sevgililerini sahiplenenlere aman özgürlüğümü kısıtlıyorsun diye hemen kızmayalım. Elbette makul ölçülerde... Neyse meğer kızım kıskançlık hisleriyle kendini ve bizi sınarken bir yandan da bakışlarını bir an bile ayırmadığı oğlandan yeni numaralar kapmakla meşgulmüş... Arkadaşlarım ailecek kalktıktan sonra rahatlayan kızım bir baktım ki sağ bacağını koltuğa yukarı yukarı atıp koltuğa tırmanmaya çalışıyor! Yemin ederim o akşama kadar aklına bile gelmiyordu! Şimdi maşallah çabalarının karşılığını buldu ve en az bir koltuğa rahatça tırmanıyor. Eh tırmandığı gibi inmeyi de öğrense süper olacak, en iyisi kızımı da alıp arkadaşıma ziyaret etmeye gitmek olacak!

2 Şubat 2011 Çarşamba

Yoğun Bakım

Kayınvalidem evlendiğimizden beri hiçbir zaman sağlıklı bir insan olmamıştı ama 13 gün evvel yoğun bakıma yattığından beri durum bambaşka bir hal aldı. Hangi bir halimizi anlatsam gerçekten bilemiyorum. Kayınvalidemin akciğerleri görevini yerine getiremiyorlar, o kadar bitap ve zayıf düşmüş ki görünce bir bebek gibi geldi bana, öyle bakıma muhtaç. Ama bebeklerimizi koynumuza bastırdığımız gibi yaşlı ve hasta olanlarımızı kucaklayamıyoruz zira modern dünya onları "yoğun bakım" adı altında türlü borulara ve tellere bağlı "yaşatıyor". Bir de tabii dışarıdakiler yani yakınları var ve yakınların muhatap oldukları hastane personeli ve tabii ki başta doktorlar. Muazzam bir güven sorunu başlıyor sizinle yakınınız arasına hastane kapıları girince. Bir dolu acaba aklınızın en dip köşelerini  bile dolduruyor. Sonra pişmanlıklar yüreğinizi sarıyor, bir sürü keşke ile başlıyan ve sonu gelmeyen cümleler etrafta uçuşuyor. Birbirini suçlamamak çok zor, içten içe bile olsa bu da çok ağır geliyor insana. Günün sonu gelmiyor, her çalan telefon düşman oluyor. Allah yakını ya da kendisi ağır bir hastalıkla mücadele eden herkesin yardımcısı olsun. Dua bizden, şifa Allahtan...