22 Temmuz 2014 Salı

Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz

Mabel Matiz'in yorumuyla daha da güzelleşen bir Aysel Gürel klasiğidir Sultan Süleyman. 20 Temmuz Pazar günü Gökhan, kuzen Şebnem, ben, Nurbanu, Gülperi ve bir de Burcu Ceyda'cığımızın sevgili babası Ahmet Erdinç'i son yolculuğuna Kordon'da şerefelerle uğurladık. Tüm iyilere ve güzelliklere selam olsun... https://www.youtube.com/watch?v=Ce-IXzfIB60

8 Eylül 2013 Pazar

Sonbaharın kendisine has ışığı

Sonbahar çok davetkar olabilir. Ne soğuk, ne sıcak günlerden bir pazar kardeşim, Didem, eşim, kızım ve ben çok güzel bir gün geçirdik. Önce çayır çimen ortasında güzel bir kahvaltı, sonra havuz keyfi, sonra Karaburun'da balık keyfi ile rüyanın galip geldiği bir gündü.

Dün gece dansçı şovu eşliğinde kutladığımız Göktuğ'un doğum günü ise 40 yaşımızı bütünüyle unuttuğumuz, orta okul yıllarımızdan bu yana dans ettiğimiz şarkılarla dans edip hoplayıp zıpladığımız ender şahane gecelerdendi. Elbette Taksim'de olduğumuzdan polis şiddetini gördük ama çok şükür maruz kalmadık.

İyiler ve güzel günler kazansın!

p.s. 2020 olimpiyatlarını da alamadık...

6 Eylül 2013 Cuma

Günler yavaş yıllar hızlı geçiyor

40 yaşında olmak bana öğretti ki günler yavaş yıllarsa hızlı geçiyor. Zaman geçerken önüne herşeyi katıp götürüyor. İşte bu yüzden her günü doyasıya yaşamalı ve unutmamak için yazmalı.
Sabahları Kanlıca'ya Defne'yi okula bırakıyorum. Bu sefer arabada giderken sesi çıkmıyor diye önce gazeteyi açtım. Sonra birbirinden berbat haberleri okumaya başlayınca durdum ve kızımla oynamak yerine haber okumanın saçmalığına aydım. Kızım ve ben arabada yaklaşık 40 dakika sohbet ederek ve bebeklerle oynayarak yolculuk yaptık. Dünya umurumda değil Defne gülsün yeter!  

5 Eylül 2013 Perşembe

Çok sene oldu, bir bloğum olduğunu nihayet hatırladım!

O kadar uzun zamandır blogumu ihmal ettiğimi sevgili Aslı Ulusoy bana Paris'te hatrlattı, ona buradan da teşekkür ederim. Şimdi oturup geçen zamanda neler olduğunu yazacak maalesef vaktim yok ama yavaş yavaş anlatacağım inşallah. Hadi en büyüklerini yazayım bari. TAM 40 yaşındayım, Defne neredeyse 4 yaşına geldi, Murat da ben de terfi ettik. Yeni bir eve taşınmak üzereyiz. Veee Disneyland'de tatil yaptık!

Herşey bir yana dün Defne yeni okuluna başladı. Maalesef henüz taşınamadığımız için çok erken kalkıp uzun bir yolculuk yapmak zorunda kaldı. Defne hayatında ilk defa görmesine rağmen okulu hemen benimsedi, derhal kendisine bir arkadaş edindi ve beni öperek işe gönderdi. Kızımla gurur duyuyorum, inşallah öz güveni ve hayata olumlu bakışını hiçbir zaman kaybetmez.

7 Şubat 2011 Pazartesi

Üzüm üzüme baka baka

Kızım ilk yaşını tamamladıktan sonra aklımca onun hoşuna gider diye her hafta bir arkadaşımın çocuğu ile bir araya getirmeyi planladım. İlk adımı da sağolsun ziyaretimize gelen çok yakın bir arkadaşım ve onun 2 yaşındaki oğlu ile attık. Kızım oğlanı görünce bir surat astı ki aman yarabbim, yetmedi oğlan oyuncakları ile oynuyor diye zırladı, hatta eşim oğlanla ilgilendi diye resmen ağladı! Ben hayretler içinde kızımı izlerken anladım ki insan gerçekten doğuştan sahiplenme hissiyle doğuyor, öyleyse eşlerini sevgililerini sahiplenenlere aman özgürlüğümü kısıtlıyorsun diye hemen kızmayalım. Elbette makul ölçülerde... Neyse meğer kızım kıskançlık hisleriyle kendini ve bizi sınarken bir yandan da bakışlarını bir an bile ayırmadığı oğlandan yeni numaralar kapmakla meşgulmüş... Arkadaşlarım ailecek kalktıktan sonra rahatlayan kızım bir baktım ki sağ bacağını koltuğa yukarı yukarı atıp koltuğa tırmanmaya çalışıyor! Yemin ederim o akşama kadar aklına bile gelmiyordu! Şimdi maşallah çabalarının karşılığını buldu ve en az bir koltuğa rahatça tırmanıyor. Eh tırmandığı gibi inmeyi de öğrense süper olacak, en iyisi kızımı da alıp arkadaşıma ziyaret etmeye gitmek olacak!

2 Şubat 2011 Çarşamba

Yoğun Bakım

Kayınvalidem evlendiğimizden beri hiçbir zaman sağlıklı bir insan olmamıştı ama 13 gün evvel yoğun bakıma yattığından beri durum bambaşka bir hal aldı. Hangi bir halimizi anlatsam gerçekten bilemiyorum. Kayınvalidemin akciğerleri görevini yerine getiremiyorlar, o kadar bitap ve zayıf düşmüş ki görünce bir bebek gibi geldi bana, öyle bakıma muhtaç. Ama bebeklerimizi koynumuza bastırdığımız gibi yaşlı ve hasta olanlarımızı kucaklayamıyoruz zira modern dünya onları "yoğun bakım" adı altında türlü borulara ve tellere bağlı "yaşatıyor". Bir de tabii dışarıdakiler yani yakınları var ve yakınların muhatap oldukları hastane personeli ve tabii ki başta doktorlar. Muazzam bir güven sorunu başlıyor sizinle yakınınız arasına hastane kapıları girince. Bir dolu acaba aklınızın en dip köşelerini  bile dolduruyor. Sonra pişmanlıklar yüreğinizi sarıyor, bir sürü keşke ile başlıyan ve sonu gelmeyen cümleler etrafta uçuşuyor. Birbirini suçlamamak çok zor, içten içe bile olsa bu da çok ağır geliyor insana. Günün sonu gelmiyor, her çalan telefon düşman oluyor. Allah yakını ya da kendisi ağır bir hastalıkla mücadele eden herkesin yardımcısı olsun. Dua bizden, şifa Allahtan...

24 Ocak 2011 Pazartesi

8 Dakika

Kardeşimle birlikte yaklaşık iki sene beraber oturduğumuz ufak ama çok kullanışlı evimden evlenince daha büyük bir daireye taşınmak suretiyle çıkmıştım. Hasta annesiyle birlikte oturacak dul bir adam kiracım olmuştu. Bu adam tam bir sene kirasını aksatmadan ödedikten sonra bir sene daha oturdu evimde ama kuruş kira ödemeden! Evimi çöplük bir halde mahkeme kararı ve çilingir marifetiyle geri aldığımda kiracı çoktan sırra kadem basmıştı. Önce avukat marifetiyle adamı bulmaya çalıştım, olmadı. Sanki yer yarılmış, adam da içine girmişti. Sonra imdadıma çok yakın bir arkadaşımın kayınpederi girdi. Eski bir icra / haciz memuru olan Bay G. gerçekten ömür bir adam. Yüzü, mimikleri kadar söyledikleriyle de beni kırıp geçiriyor gülmekten. Kendisi bir düstur edinmiş, günde 8 dakikadan daha fazla kafasını çalıştırmıyormuş, siz de öyle yapın Zeynep Hanım dedi, ne olacak sanki daha fazla çalışsa dedim ve cevabımı aldım. Bay G. icra görevlisiyken pederi ya da validesi hakkın rahmetine kavuşmuşların mahdumları arasında çıkan mal, mülk kavgalarına çok defa şahit olmuş ve anlamış ki çok çalışırsa ve çok kazanırsa arkasından Fatiha yerine neden falanca mülkü bana yapmadı ki diye küfür yeme ihtimali olacak. O da karar vermiş, günde 8 dakikadan fazla kafasını yormadığı gibi olur da gereğinden fazla kazanırsa onu da yemiş ki arkasından sadece Fatiha okunsun!