8 Kasım 2010 Pazartesi

Değer Mi Hiç?

Çok havalı danışmanlık yıllarımdan geriye kalan arızaların belki de en kalıcısı bel fıtığı oldu. Spor yapıp bırakmanın, basketbol, futbol gibi "agresif" spor dallarında mücadele vermiş olmanın, üniversite yıllarında elimde ağır bir çantayla kitap satmış olmanın da katkılarının olduğunu düşündüğüm mevcut rahatsızlığımın, uyumayı sevmeyen, bol gazlı kızım Defne'yi kucağımda 9 ay sallamamla şiddetlenmesini, hamileyken 20 kilo almamla, hele hele de 6 aylık hamileyken hamaktan atlamaya kalkan kuzen kızını yakaladığımda gelen şiddetli ağrıyla tetiklenmesini de son derece normal karşılıyorum. Yine de ne olduysa daha kabuğundan yeni çıkmış bir kestaneyken, aaaa amma kıllıymış ayol bu kabuk dediğim yıllarda, yani havalı danışmanlık yıllarımda başladı.

Jilet gibi ütülenmiş, koyu renk takım elbiselerimizi çekip, Audi marka arabalarımızla gazlayarak vardığımız müşterilerimizin ofislerinde, oralarda çalışan "geçici" mesai arkadaşlarımızdan genellikle birşeyler isteyerek, yapmazlarsa müdürlerine şikayet edip zorlayarak, "normalde" yapılanlara sanki taş devrinden kalma iş yapma yöntemleriymiş gibi yaklaşarak, bol bol polemik çıkararak ve illa "best practice" denilen kimin neden öyle dediği belli olmayan ideallerle hem kendimizi hem müşterilerimizi kandırarak güzel güzel günlerimizi geçirir, bu arada rapordu, toplantıydı, dökümanda değişiklikti derken helak olur, gözlerimizin altı kıyafetlerimize yakışmayan bir şişlik ve morlukla kaplanırdı.

İşin kötüsü ben kendimi bir garip hissetmeye başlamıştım, nedense yaptıklarımın kendime ya da başkalarına bir hayrı olduğuna kendimi inandıramıyor, gitgide sarkastikleşiyor, sinirden gerim gerim geriliyordum. Hatayı çalıştığım kurumda değil daima kendimde ve hayat tecrübesi eksikliğimde arıyor, sanki bir hayat tecrübesi hapı varmış da ben yutmamışım gibi kendi kendimi harap ediyordum. Küçük kestaneydim işte ne yapalım, hem eski kabuğunu beğenmiyor, hem de mangalda kızardıkça acı çekiyordum.

Bir sabah kalktığımda, daha doğrusu kalkamadığımda anladım ki belim hapı yutmuş! Neyse istirahatti, fizik tedaviydi, iğneydi, yüzmeydi derken azaldı ağrılar. O zamanlar daha genç ve hafif olmanın avantajıyla fıtığın kenarından döndüm. Ama fıtığın temellerini kariyerimden daha sağlam atmış olduğumdan, yıllar sonra dört dörtlük bel fıtığımla kendimi 3 haftadır yatar vaziyette bulduğum şu günlerde soruyorum kendime değer  miydi hiç kendini bu kadar sıkmaya?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder