2 Kasım 2010 Salı

Mükemmel Bir Gün

10 Temmuz 2009 tarihinde mesai arkadaşlarımın protestolarına, ve bazen de rahmetli ananemin sokağa çıkmamam için beni "dışarıdaki tehlikelerle" korkutma çabalarını hatırlatan uyarılarına rağmen bir bankanın pazarlama birimindeki işimden istifa ettim. Aslında kovulmaya ramak kala daha da üst düzey bir yöneticinin çektiği kıyak neticesinde iyi bir tazminatla "ayrıldım". O sırada hamileydim ve hemcinsim olan müdürüm ile anlaşamıyorduk. Karşımda fosur fosur sigara içip sinirli sinirli konuşan bu insan hangi şartların bir araya gelmesi sonucu hem kendini hem etrafındakileri yakan bir ateş topuna dönüşmüştü acaba? Daha fazla mesaja gerek yoktu, ah evet iş hayatı denen ateşten çember gerçekten bana göre fazla sıcaktı. Daha önce de karşıma çıkmıştı bu öfke, hırs, ve acımasızlıkla yoğrulmuş canavar insanlar ve bir insanlıktan çıkma deneyini andıran iş yerleri ve ben saf saf aklıma ve iyiliğime güvenerek direnmiştim. Gerçek şu ki o zamanlar daha gençtim ve yenilmem sanıyordum, üstelik kendi sağlığımdan başka kaybedecek bir şeyim de yoktu. Ama ilk bebeğimi yine iş güç derken ve anlamsız insanlarla anlamsız işler için uzun saatler çalışırken kaybettim, karnımda altı aylıkken öldü. Herhalde akıllı bir çocuktu, anladı ki geleceği dünya beş para etmez, annesi saçma sapan işlerle "çok meşgul", gelmekten vazgeçti. Bu sefer karnımda kardeşini taşırken ateş çemberlerinden uzak kalmaya söz vermiştim, öyle de yaptım. İstifa ettiğim o mükemmel günde karnımdaki kızım da ben de derin derin ohlar çektik. Simdi uzerinden neredeyse 1.5 sene geçti ve kızım da ben de mutluyuz. Fakat başka türlüsü olamaz mıydı? Başka türlü bir dünya hayal edemez miyiz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder